Elxeber.com Türkiyənin pedaqoq-yazarı Nazmi Şimşəyin uşaqların gələcəyinin planlanması ilə bağlı yazısını tədim edir.

Bu ülkede insanlar okula çocuk gönderirken, genellikle, devlet kapısında bir iş bulsun diye düşünür.     Çocuk ve genç yaştaki insanların hayali ise gözde belli mesleklerdir. Arzu edilen bu tür mesleklere ulaşmak da bir o kadar zordur. Öncelikle iyi ve istikrarlı bir öğrenci olmayı gerektirir. 12 yıllık eğitim-öğretim dönemini başarı ile tamamladıktan sonra iyi bir fakülteye girebilmek işin ilk ve önemli basamağını oluşturmaktadır. Arkasından 4 veya 6 yıl üniversite eğitimini başarı ile tamamlayıp iş giriş sınavlarında da listenin başlarında yer alabilmek gerekir. Bunca başarıya rağmen herkese uygun, kaliteli bir iş veya meslek alanı bulmak zorluğu her zaman insanların karşısında durmaktadır.

Yukarıda kısaca anlatılanların başarıyla tamamlanmasına rağmen üniversiteyi bitirebilen on binlerce öğrenci işsiz kalmakta ya da eğitimini aldıkları meslekler dışında iş yapmak zorunda bırakılmaktadırlar. Bu durumun bize anlattıkları; her çocuk mutlaka üniversitelerin iyi fakültelerini bitirip seçkin işlerde çalışacak diye düşünmemek gerektiğidir. İşe girdiğini düşünsek bile, işinde ne kadar başarılı olacağı ve o işi yapmaktan mutlu olup olmayacağını kestirmek de zordur.

Bu notada öğrencilerin okul çağlarında doğru yönlendirilme gereği ortaya çıkmaktadır. Birey olarak ilgi ve alakalarının, beceri ve yeteneklerinin doğru tespit edilmesi, bilimsel tespit sonunda belirlenecek veriler ışığında ne tür bir eğitim alacağı ve kendisini hayata nasıl hazırlayacağı konusunda yönlendirilmeleri önem taşımaktadır.

Birçok anne babanın hüsrana uğramaması ve gençlerin de hayatını zehir etmemek için çocuk yaştan itibaren bireyin alt yapısına, zihinsel gelişimine, beceri ve yeteneklerine uygun eğitim yaşantısını hazırlamakla birlikte ne kadar süre eğitim alabileceği ve ihtiyaçlarının önceliği de göz önünde bulundurulması gerekir.

Ülke şartları göz önüne alındığında; genel aile yapısı, orta ve alt ekonomik şartlarda olduğu görülmektedir. Birçok aile, her ne kadar arzu etse bile, çocuklarına istenen düzeyde eğitim aldırabilmesi imkânından yoksundur. Hem uzun süreli eğitime göğüs gerecek ekonomik şartların olmayışı, hem de çocuklarına iyi bir eğitim alt yapısı oluşturulamaması üst düzeyde ve uzun süreli eğitim imkânının önünü kesmektedir. Bu tür şartlarda gelecek planlaması yapmak daha da zorlaşmaktadır.

Bu şartlarda, kısa yoldan bir meslek sahibi olması ve hayatını idame ettirecek bir gelire sahip olmasının sağlanması düşüncesinin önceliği alması gerekmektedir.

Kısa süre önce açıklanmış olan sınav sonuçlarını eline alan gençlerin, çevre etkisi altında kalmadan, fakülte ve yüksek okulların popülerliklerine aldanmadan, kendi arzu ve istekleriyle birlikte, yeteneklerini de göz önünde tutarak öğrenim hayatlarını sürdürmeyi kararlaştırmalıdırlar.

Gelecek planlaması günümüz şartlarına göre değil, geleceğe yönelik değerlendirilmelidir. Günümüzde birçok popüler mesleğin gelecekte işe yaramayacağı, çağa uygun yeni mesleklerin rağbet göreceği hesaba katılmalıdır.

Herhangi bir fakülteyi bitirmiş olmak çözüm olmadığı gibi, ülkemiz ekonomik şartları düşünüldüğünde lüks bile sayılabilir. İmkânları yerinde olan, istediği bir alanda bilimsel çalışma yapmak isteyen insanların herhangi bir bilim dalını seçmesi doğaldır. Doğal olmayan; her türlü imkânsızlıklara rağmen sırf üniversite mezunu olmak için hazırlık süresinin yanında, bir ömür içinde uzun sayılacak bir zamanın heder edilmesinin gereksizliğinin anlaşılmaz oluşudur.   

Ailenin ekonomik yetersizliği ve yaşadığı çevrenin eğitim düzeyinin düşük olmasına rağmen düzenli ve bilinçli bir çalışma sonucu kendini yetiştirebilen az sayıda da olsa, istikbal vaat eden öğrenciler bu kıstasın dışındadır. Başarılı olan öğrencilerin önünün açık olduğu, maddi imkânsızlıklarının giderilmesi konusunda vakıfların, gönüllü kuruluşların, kamu ve özel sektörün imkânlarını bu kişiler için seferber ettiği bilinmektedir.

Türk eğitimci-yazar Nazmi Şimşek